Açıklama
Share this
Kendi kendime söylenip duruyorum “ Deli misin sen kardeşim?” diye ama duramıyorum, ayaklarım beni bir yerlere sürükleyip duruyor. Oysa hava öyle sokaklarda sürtme havası değil. Birkaç gündür İstanbul da tüm diğer kentler gibi kar yağışı altında eziliyor. Okullar tatil kimse sokağa çıkmak istemiyor. Bir anda kendimi Beyazıt meydanında buluyorumNeden buradayım bilmiyorum? Kar atıştırmaya devam ediyor. Sokaklar kendi kaderine ve üzerine yağan beyaz örtüye gönüllü teslim olmuş. Bir his, tarif edemediğim tuhaf bir his beni Sultanahmet’e doğru sürüklüyor. Kara aldırmadan yürümeye çalışıyorum. Akşam erken çökmüş sokaklara, birkaç gölge sessizce bir yerlere sığınmaya çalışıyor. Divanyolu caddesinin her iki yanında çeşitli binaların arasında kalmış eski Osmanlı mezarları ve türbeler tuhaf bir ışık altında, üzerlerine sanki nur düşmüş gibi duruyorlar. Neon ışıkları mezarların, türbelerin yaşayanlara”Bizler buradayız, ibret alın, her can ölümü tadacaktır.” mesajını iletmek ister gibi ruhani. Bir aldıran var mı ? Bilmiyorum.Sultanahmet meydanındayım, her yer yine tuhaf bir ruhanilik altında, gece çok karmaşık şeylere gebe gibi duruyor. Sultanahmet camii ve çevresindeki külliye binaları muhteşem bir sarı ışık altında, bize “ Görmeden geçmeyin.” der gibi.