Açıklama
Share this
SUNUŞ
AVATAR için yaşamak neden önemlidir, neden uzun yaşamak ister, ne fark eder? Uzun yaşama arzusunun AVATAR ile bir ilgisi yok, o zihin-beyin ilişkisi arasında meydana gelen bir çeşit formasyondur.
Basitçe şöyle, tek başına bir hücre kendi bilgisini yani kendini ya ölümsüz yapmak ya da çoğaltmak ister ikisi de kanser nedenidir. Bunu engellemek için beyin düzenleme yapar ve bu tür isyankar hücreleri itaatkar olmaya zorlar yoksa karaciğer bütün bedeni karaciğer yapmaya kalkardı yani ölümsüz olma arzusu zihnin arzusudur.
Zihnin arzusu, ruhun mu arzusudur ?
Evet, zaten onun fıtratı bu, günümüzde henüz yok ama eğer bir gün zihin için mekanik AVATARlar çıksa, zihin hemen kabul ederdi metal içinde sonsuzluğa gitmeyi. Gerçi o da sonsuz bir AVATAR olamazdı ama uzun ömürlü olurdu. Zihin AVATARsız ne yapardı, başka boyutta kalırdı, bir sonra ki AVATARın ne garantisi var, biri sürü tevafuk gerekli. Ama bir robot bu işi görebilirdi ya da jelden yapılma bir organizma, fark etmez yani, belki de bunlar bir yerlerde var zaten.
Maddeyi madde haline getiren kuvvet ne kuvvetidir?
Kütle çekim kuvveti yani bir çekim merkezi bir alan bir hareketin döngüsü ona bağlı olanların yapısını belirler. Biyolojik olmamızın nedeni kainatın kütle çekim gücü ile ilgilidir. Kainatın başka modellerinde bu yapı farklı olabilir, daha gevşek ya da kuvvetli.
O zaman başka maddeler meydana gelir ama o maddeler de sonuçta aynı işi görür. Çünkü aslında hareketten başka bir şey yok, bir tek nokta var. Tek nokta kaçınılmaz olarak dualitede kendini bir çoğaltıyor.
İkisi arasında ki çekim kuvveti hareketi oluşturur, hareket manyetizmayı, manyetizma ikinci merkezi, çok merkez aksamayı, aksama hareketin devamlılığını ve farklı aksamalar yeni manyetik alanlar. Manyetik alanların birbirlerine yakın olması yeni maddeleri, böyle sürer gider. Özünde sadece iki nokta ve hareket vardır
Bu şekli kim verdi insana, AVATARa?
Ortada şekil filan yok, algı var. Var olarak algılıyoruz. Beynin yapısından kaynaklanıyor, mesela birine farklı ilaçlar ve uyuşturucu ver algısı değişir, maddeler acayip hallere girer. Neden beyin algıyı yönetemez? Kendinde olan bilgiler arasında karmaşa yaratır ve acayip şekiller meydana gelir. Şizofrenlerde sıkça olan bir durum, bu da onun gerçekliği olur.
Zaten her insanın algısı bir diğerinden farklıdır, herkesin beyni bir şeyleri algılar bir şeyleri de algılamaz, hepsi algıdır.
Sadece insanın algısı, her organın milyon tane versiyonu aynı anda mevcut. Mesela manyetik şifacılar organların yani etin manyetizmasını değiştirip şifacılık yapıyor onların da gördüğü bu.
Gün doğumu ve gün batımından örnekler vermiştim, aslında öyle bir şey yok kalıcı da değil, kime sorsan farklı anlatır.
Anlattığı kafasının içindekinden başka bir şey değildir.
AVATAR enerjisini nasıl arttırır?
Önce enerjinin kaybolmasını engellemek lazım yani kovanın deliklerini kapatmak lazımdır. Temel prensip, sakinlik dinginlik stres yok kaygı yok harislik yok kıyas yok olumlu ile karşılaşma çok olumsuzdan uzak durmak aşk sevgi ritüeller değerlilik hissi hormonların normal çalışması döngünün tamamlanması değişik beslenme yavaşlamak. Çeşitlilik her bedene her yiyecek uygun değil ona göre beslenmek lazım belli bir denge, aslında iki zeytin bile yeter.
NAAKALLAR…
(Lemurya NakilcileriAgartalılar)
bir okul düşün ütopik bir yerde, bunlar belli bir bilgiyi yaymak istiyor, yani bilgiyi yaşatmak istiyor. Neden, çünkü geleceği biliyorlar. Gelecekte olmayacaklarını da biliyorlar. Böylece kolonileştirme başlıyor iki yönden kolonileştirme başlıyor. Birisi güney Amerika’dan diğeri Asya üzerinden yani, Pasifik denizinde büyük bir ada düşün adı mu kıtası olsun, adanın bir ucu Amerika kıtasında diğeri Asya.
Başka topluluklara gidiyorlar ve bir şeyler anlatıyorlar. İlk koloniler Uygurlar Mayalar, oradan Tibet zamanla alan daralıyor. Roma ve Avrupa’ya kadar kolonileştirme yapılıyor. Ne öğretiyorlardı? Metafizik fizik matematik bunları kültürlerin dinlerin içine sokuyorlardı, zamanla açılacak tohumlar gibi.