Açıklama
Share this
SUNUŞ;
Kader katı yürekli değildir, çok da oyunbazdır kader, ileride öreceklerinin işaretlerini hep gönderir, bakalım görecek mi, bakalım anlayacak mı? Şeklinde, bu da onun eğlencesidir.
Bunu Peter prensipleri adı altında, Peter farkında olmadan bir çeşit önsezi ile anlamıştır; bir şey ters giderse, her şey ters gitmeye başlar şeklinde, sebebi şudur; bir şey ters gidiyorsa aynı modelden gitmeye devam ettiğin için, yani formasyon değiştirmediğin için her şey ters gider, yani ters giden şeyler sadece işaretlerdir.
Bir şey ters gittiğinde formasyon değiştirmediğin zaman, formasyon değiştirme zamanı gelmiş olmasına rağmen ısrarla aynı raydan gitmemen için kader karşına işaretler çıkarır, bunlar terstir ama fazla zararlı değildir, sana durmanı, formasyon değiştirmeni söyler.
Örneğin otobüs bekliyorsun, gelmedi – 10 dakika geçti, gelmez bu otobüs deyip yürümeye başlıyorsun.
Sen 50 adım atmadan otobüs duraktan geçiyor kimse olmadığı için durakta durmuyor böyle şeyler işarettir.
Sen formasyon kurmak istersen, bu nasıl olacak? Aynı okeyde olduğu gibi, 14 taşı sıralı hale getirirsen oyunu kazanmış olursun, elini açarsın yani, hanene bir puan yazılır. Formasyon böyle şeyler için kurulmalıdır, başlayan tamamlanan ve bir belgeye bağlanan şeyler için.
Formasyon kurarken kişi kendi güçlü taraflarından faydalanmaz, bu yanlış bir yöntemdir. Oyunun içinde olan ya da sistemin, doğal olarak zayıf bıraktığı alanlardan faydalanır.
Bir insanın sadece kendi potansiyelinden yola çıkarak ona göre oyun kurması, kendi kendini handikaplı at yerine düşürmesi demektir.
Handikaplı at nedir? İyi ata kilo verirler, yani çok ikramiye kazanmış ata kilo koyarlar ki kötü koşsun, kazanmamış atın kazanma şansı olsun.
Hiç ikramiye kazanmamış at 50 kilo ağırlık ile koşarken, handikap puanı yüksek olan at 62 kilo ile koşar.
Yani bir insanın kendi kuvvetini kullanarak formasyon oluşturmaya çalışması, 62 kilo ile yarışı kazanmaya çalışması anlamına gelir.
Normalde böyle atlar yarışa gitmez, kazanmaya koşmaz ki handikap puanı düşsün. Sistemin, her sistemin zayıf tarafları vardır, öyle olmasa koca Mısır imparatorluğu ve diğer yüzlerce imparatorluklar çökmezdi.
Mesela bir sörfçü kendi gücü ile suda ilerlemez, dalganın gücü ile bunu başarır. Kendi kendimle inatlaşmıştım, bir günde iki belgeyi de alacağım diye, muhtemelen Türkiye rekoru çünkü aylarca alamayanlar var, yani milletin 30 gün kursa giderek aldığı belgeleri ben 24 saat içinde aldım.
Formasyon çok yönlü olabilir, bileşik değerler, seri değerler taşıdığı gibi kombine değerler de taşıyabilir, yani hangisi mevcutta puan kazandırıyorsa o şekilde.
Bunun önemi şurada, kayda geçen senindir esprisi burada.
El açtın iki puan aldın, bir sonraki elde başkası açtığında senin iki puanın silinmez, yani başkalarının başarıları senin kazançlarını silmez, bundan dolayı formasyon oluşturulur.
Örneğin başkaları tarafından doğru ya da yanlış bir şekilde oluşturulmuş formasyonların parçaları ona hiç gerekli değilken ama senin için hayat kurtarıcı olacakken bile o kişi o taşı o parçayı elinde tutmaya devam ettiği için senin formasyon kurman imkansız hale gelir, bundan dolayı bunlara dikkat etmek lazım.
Kısır insanlar vardır, kısır ortamlar vardır, hani derler ya, yaralı parmağa işemez, zihniyet meselesi, gittiği her yeri çoraklaştıran, kendi işine yaramasa bile ısrarla elinde tutan, sana rahat vermeyen, akışı tıkayan.
Mesela adamın elinde kırmızı üçlü, atmıyor tutuyor, hissediyor sana yarar diye, o taşı atmamak için el bozup başka taş atıyor ama oyunu başkası kazanıyor, ne kendi kazanıyor ne de sana kazandırıyor.
Bir formasyon oluştururken mutlaka sistemin zayıflıklarından faydalanmak gerekir. Sistemler zaman zaman zayıflarlar, eğitim durumları gibi, yüz yüze eğitim yapamadıkları için online yaptılar mecburen, sistem zayıflıkları var.
Eğer sistem zayıflıklarından faydalanamazsak asla büyük güçleri yenemeyiz, büyük güçlerin çok sık sistem zayıflıkları olur, bunlara odaklanmamız lazım.
Mesela Mısır’ın çökmesinin nedeni, düşmanları fazla olmadığı için askeri güçlerini zayıf tuttular, beklemedikleri şey oldu, Kıpti göçü karşısında hanedanlık el değiştirdi, Kıptiler tahtı ele geçirdi bunun gibi.
Örneğin bir devi eğer iki ayağının üzerinde duruyorsa deviremezsin ama yürümek için bir adım attığında kendisi dengesini bozar, yeniden dengelenmeden diğer ayağına vurursan dev yıkılabilir.
Shao Lin Kung Fu bunun üzerine oturmuştur zaten, hayatın içinde olan bir şey.
Mesela bir grup ressam aynı natürmort modeline, mesela masada bir tabak içinde meyveler var, resim yapıyorlar, bir ressam resmin bittiğine ne zaman karar verir, tamamdır bu oldu der?
Kendince kafasında oluşturduğu formasyon tamamlandığında, diğer ressam daha detaylı çalışır, diğer ressam ışık-gölge oyunları yapar, derinlik katar, uğraşır.
Sonra sanat uzmanları değerlendirir, neye göre değerlendirir? Dediğim gibi, onlar birer sistemdir ve zayıf yanları yorumlarına yansır.
Buna şöyle bir örnek vereyim, bir konuda uzman bir kişi var, bir şey sordun hatasını hemen görür, söyler. Daha uzmanlık isteyen bir şey sordun, onu da biliyor, cevap verir, iyi der kötü der yorum yapar ama önüne öyle bir şey koydun ki onun uzmanlığını aştı.
Örneğin o resimlerden birini koydun ve şöyle dedin, dahi bir ressam görüyor musun? Renk coşkusu ve derinlik, radikal bir söylemi var.
Bu uzmanın bilgi kümesini aşar, zayıflığı budur ve haklısın gerçekten de son derece radikal ve dahiyane. Yani sistemleri yıkmak demek, onları formasyon oluşturamayacakları bir yere taşımak anlamına gelir.
Orada sen onlardan bir formasyon oluşturursun. Ben hariç hangi uzmana gidersen git bilmediği konuda, bilmiyorum demez. Bilmediği konuda, haklısın öyle der zayıflıkları budur.
Birinin onayını almak istiyorsan onu o levele çekmen lazım.
LANETİ BOZMAK..
Şimdi birkaç soru yazacağım, bir çeşit test, siz de cevaplarınızı yazın. 100 sayısının içinde kaç tane 50 vardır?
İkinci soru; istediğiniz rakamları toplayarak bundan 100 sayısının elde edin, örnek 50+50: 100, ikinci soru; herhangi bir toplam ile 100 sayısını elde edin.
Bu cevaplardan hangisi doğru hangisi yanlış? Hepsi doğru hepsi yanlış, 100 sayısının içinde elli yoktur, yüz sayısının içinde kaç tane 5 var desem, hiç yoktur, 1 ve 0 vardır ama 5 yoktur ya da 20 tane beş vardır.
Pekala neden böyle düşünüyoruz, bunun lanetle ne gibi ilgisi vardır? Lanet kelimesi negatif, olumsuz bir kelime ve mutlaka kötü bir şeylerle ifade edilmeli şeklinde değerlendiriyoruz.
Şimdi başka bir örnek üzerinden gidelim, onur-gurur-kibir, bu üç kelime farklı gibi görünür insana ama aralarındaki fark ördek-kaz- kuğu kadar farklıdır, hepsi de perdeli ayaklıdır.
Görüntüleri birbirine benzer, fiziksel yapıları benzerdir.
Onur kelimesini ya da kavramı ele alalım, ben onurumla yaşarım diyen kişi ne demektedir, gururumu incittin diyen kişi ne demektedir, çok kibirlisin diyen kişi ne demektedir? Şunu demektedir, bir sınır vardı – o geçildi.
Şimdi sınır kavramına bakalım; bir cerrah – bıçak ile derini kesiyorsa ne yapmaktadır? Sınırı geçmektedir, bunu neden yapar? Kendince iyi bir şey için, yani yarayı temizlemek, enfeksiyonu temizlemek, cerrahi müdahale için bunu yapar.
Üç farklı şeyle ifade edilen şeyler, aslında aynı şeyin yukarıdaki toplamalar gibi farklı bir şekilde ifade edilmesidir. Mesela komutanın biri bir tepeyi düşmandan kurtaramadığı için intihar eder, biri borcunu ödeyemediği için onur sorunu haline getirir intihar eder.
Şimdi de – gurur – meselesine gelelim, biri birine ters bir laf eder, diğerinin gururu incinir.
Kibir olayı en alengirli şeydir, dışarıdan bakan birine kibir etiketi yapıştırabilir, kimse kendisini kibirli olarak görmez, onun aynasında kibir – asalet göstergesidir.
Yani söz- duruşu- anlatımı- davranışları- refleksleri birine kibir gibi görünürken, bunu yapanlar bunu asalet göstergesi olarak görür.
Sadece 3 kavram üzerinden anlatıyorum, oysa böyle yüzlerce kavram var ama sadece bu örnekler üzerinden gideceğim, buraya kadar olanını aklınızda tutun.
Şimdi başka bir hikayeye, aslında bilimsel bir açıklamaya geçeceğim, sonra her zamanki gibi polisiye roman gibi birleşecekler.
Hayat habitatı ilginç bir yerdir, şimdi bazı sorular soralım, bir tek hücreli canlı-çoğalırken yine tek hücreli canlı olarak çoğalır, yani aklına bir kere bile gelmez, ulannn – bu sefer de şu hücreleri çiftleyelim diye…
Ağaçların çiçeklenmesine bakalım; mevsimler karıştığı için artık doğru dürüst bir mevsim olmadığı için ağaçlar kafalarına göre çiçek açıyor, yani durum şöyle bir şey, erken çiçeklenen bitki, arkasından sağlam bir don ya da yağmur yiyor ya da dolu yiyor ölüyor, yani güneş ışığı onu aldatıyor.
Ocak ayının ortasında yaz geldi diyor, şubat ayında dolu yağdırıyor, bu şekilde. Neden bitkilerin bir takvimi yok? Sadece havanın ısısına- ve güneşin ışığına bağlılar.
Gelelim lanet meselesine, lanet – kötü davranışların bir sonucu olarak ortaya çıkmazlar. Bir kişinin – kişiden başlayarak – geriye daha büyük yapılara doğru gidersek, aile, akrabalar, sokak-mahalle, ilçe-köy, kent gibi devam edebiliriz ama şimdilik aile ve akrabalar, yani soy bağı üzerinden hareket edelim.
Lanet nedir? Bir sorunun aynı şekilde çözme alışkanlığının döngüsel hale gelmesidir, diyelim, yani beş kuşak geriye gidelim, bir ailenin beş-10 kuşak gerisine gidelim, yani lanetin doğduğu yere gidelim.
Bir sorunun nasıl çözüldüğüne bakalım. Örneğin – komşusu ile sınır sorunu yaşayan bir dominant kişi aile büyüğü olsun ve bu kişi bu sorunu zorbalık yöntemleri ile çözmeye çalışsın, bu davranışı soya geçer.
Eğer soyun gelişmesi sırasında araya mutasyon girmezse, yani başka ailelerle birleşerek, o ailelerin aynı sorunlara, farklı çözümler getirerek dominant çözüm, mesela sınır sorununu uzlaşarak çözmek şeklinde ya da mesela korkaklık da bu şekilde geçebilir, belli davranış kalıpları da.
Şimdi – lanetin diğer yüzüne bakalım; bir sorunu çözme biçimi dedik ama buna ilave yapalım, bir sorunu çözme biçiminde – elde edilen duygusal hazlar ve konfor alanları şeklinde bakalım, bunlar birbirleri ile bağlantılı.
Örneğin öfkeli adam öfkesi ile zorbalığı ile kazanç sağladığında, yani komşuya geri adım attırdığında kendisi ile gurur duyar, çevre onayını alır ve mülkünün gururunu korumuş olur, yani bunlar – iyi değerler – hanesine yazılır.
Örneğin emperyal davranan bir insanı düşünün, her şeyin iyisinin fazlasının kendi hakkı olduğuna inanan biri. Mesela – o bir topluluk içinde olan bir insan olsun ve topluluğun en zengin ve en kariyerli kişisi olsun, aynı zamanda en yakışıklı-güzel kişisi olsun, en saygı gören kişisi olsun.
Ama bu topluluk içinde bu değerler ölçümünde en geri kalan bir kişisi olsun, başka biri yani, en fakiri, en çirkini, en az saygı göreni ama tanrı öyle nasip etmiş, diyelim mutlu bir evlilik yapmış, son derece mutlu, diğer olumsuz şeylere rağmen.
İşte o dominant kişi, onun mutluluğuna da göz diker, mutluluğun kendi hakkı olduğunu düşünür. Bu emperyal tavırlar da aynı şekilde bir davranış-tutum ve bir sorunu çözme biçiminden elde edilen haz-konfor alanları ile ilgilidir. Mesela – birilerini sürekli tehdit ederek bundan sorunu çözerek haz elde etmesi bunun gibi. Pekala bu neden böyledir?
Eşyanın tabiatından dolayı, kozmik sistemin yasalarından dolayı bu böyledir.
Şimdi yapısal olarak bazı element ve atomları inceleyelim ama şimdi bir soru daha soracağım ve bu soru anlatacağım şeylerle ilgili; kırmızı ve mavi renkleri karıştırdığımızda hangi rengi elde ederiz?
Mor, evet ya da bordo, kırmızı fazla olursa bordo, mavi fazla olursa mor, ölçü ile alakalı. Mesela pirinç alaşımını elde etmek için farklı maddeleri, farklı alaşımları elde etmek için her madenden farklı miktarlarda koyar elde ederiz.
Bu bilginin kaynağı nedir? İnsanlar binlerce yıl deneyerek sınıflandırmaları yapmışlardır, bundan dolayı biliriz, yani zaten var olan bir doğa yasası sadece keşfedilmiş olur. Eğer böyle bir kozmik yasa olmasaydı, pirinç-tunç gibi alaşımları elde edemezdik.
Madenler birbirlerini kusar ve birleşmezlerdi, aynı – yağ ve su gibi, onların da yasası farklı ama yine de doğa yasası.
Şimdi yine bir teknik bilgi, bir şeyin yapısını değiştirmek istiyorsak, yani işleme tabii tutmak, değiştirmek istiyorsak ne yaparız?
O şeyi kaynatırız ya da eritiriz ya da ışıl işleme tabii tutarız, bunlar nedir? Durmakta olanı harekete geçirmek demektir. İki hareket eden molekülün atomları birbirlerinden uzaklaşırlar, soğuma başladığında iki farklı atom bir araya gelir ve madde mutasyona uğrar, yani alaşım haline gelir.
Bir şeyleri değiştirmenin yolu, şeyi yapı bozumuna sokmaktır. Bizim işlerde yapı bozumu nedir? Bir sorunu çözme alışkanlığını değiştirmemiz anlamına gelir.
Eğer bir sorunu her zamanki yöntemle çözmeye çalışırken o problem çözülmüyorsa şartlar değişmiş anlamına gelir.
Aynı – güneş – ışık – bitki çiçekleri gibi ama biz bitki değiliz, sorunları farklı şekilde çözebiliriz.
Lanet olayının içeriğine bakalım şimdi:
1) Sürekli aynı hataları yapmak
2) Sürekli benzer kişilerle benzer ya da aynı problemleri yaşamak
3) Sürekli benzer hatalar yüzünden işlerimizde benzer kötü sonuçlara ulaşmak