KASVET

32,00

Açıklama

Share this

SUNUŞ;

 

SERENGETİ PARADOKSU

Serengeti bir bölgenin adıdır Afrika’da, özelliği de şudur, Afrika’nın milli parkı birden çok ülkenin üzerinden bulunan vahşi yaşamı korumak amacıyla doğal halinde korunan ve her çeşit hayvanın kendi habitatları içinde yaşadıkları bir yer.

 

Oraya giden turistler saldırıya uğramasınlar diye bir kafesli araba içinde giderler. Yani hayvanlar değil insanlar kafes içindedir. İşte günümüz modern insanın etkileşim sistemi de buna benzemektedir, bir şekilde bir düzen varmış gibi görünürken, düzen zannettiğimiz istikrarı ya da güveni adeta o turistler gibi kafesler içine gizlenerek sağlayabiliyor.

 

Günümüz modern hayat eski zamanlardan farklı olarak daha determinist gibi görünen ancak daha kurgusal olan bir yapıya sahiptir.

 

Bunu eski zamanlardan günümüze getireceğim örneklerle başlayacağım.

 

 

İlkel çağlarda kabileler vardı, her kabile kendi habitatı içinde kendini özdeşleştirdiği bir çeşit üst kültür olan totemcilik üzerinden koruma-kafes sağlardı, kurtlar-ayılar-yılanlar vesaire, her kabilenin bir büyücüsü-reisi filan vardı.

 

Sonra işi daha genişlettiler bir kaç kabile birleşmek zorunda kalınca, bu kez de putperestlik başladı ama alt kültür bir yandan da devam etti, ayılar-kurtlar- sembolizmi, sonra kitleler büyüyünce ve genişleyince bir katman yukarı çıkıldı ve soyut tanrılar icat edildi, Apollon – İssıs -Horus filan, rahipler-tapınaklar vesaire.

 

Bunların her biri Serengeti’de dolaşan turistlerin durumu gibidir, her bir insan için bu inançlar – putlar- totemler filan birer kafes haline geldi. Her zaman beş temel şey üzerinden dizayn edildi bunlar: 1-Barınma- korunma 2- Beslenme- bereket 3- Şifa- sağlık- ilaç 4- Cennet garantisi 5- Cinsellik.

 

Günümüze kadar bu hiç değişmedi ama günümüz insanı kurnaz, bilgiye daha yakın, adeta göklerden enformasyon yağıyor, herkes her şeyi biliyor.

Kimse bir şeye gerçek anlamda herhangi bir şeye inanmıyor, kafalar da her zaman şüpheler var ama insanlar hala Serengeti’de yaşamaya devam ediyorlar. Vahşi hayvanlar etrafta geziyor- kafeslerde değiller, insanlar da kafesli arabalar içindeler, kafeslerinden çıkamıyorlar. İşte bize inandırmak istedikleri de bu zaten rahiplerin.

 

Rahipler kimdir? Kim din ve benzeri şeyleri inançları satıyor pazarlıyorsa onlardır. Eskiden gerçekten de Serengetiler vardı, hem de en tehlikelisinden, Nuh tufanından önce her türlü enerji varlık serbestçe dünya üzerinde kendi dinamikleri içinde yaşıyordu.

 

Hatta çeşit çeşit insanımsılar da vardı, yani humanoid görünümünde Sapiens türü iki ayak üzerinde yürüyen insanımsılar, günümüz insanları gibi değildi. Cinler-periler-iblisler çeşit çeşit enerji varlık kendi doğaları kuralları içinde yaşarken, insan bunlardan korunmak için tılsımlara dualara hatta yerine göre büyülere sığınmak zorunda kalırdı ama o dönemler sona erdi.

 

 

 

Şimdi dünya daha da kalabalıklaştı, herkes iç içe ve rahipler yine aynı modeli uygulamak istiyorlar, bir Serengeti yaratmaları gerekli. Yani özgür insanı gönüllü olarak kafesin içine sokacakları ve insanların gönüllü olarak bu kafeslerin içinde kalmaya rıza gösterecekleri son derece korkutucu bir Serengeti vahşi hayatın saldırganlığı.

 

Yapmaya çalıştıkları şey aslında insanın da bu Serengetinin bir parçası olduğunu ve kafeste değil doğrudan serengetinin içinde olması gerektiğini unutturmak.

 

Yani günümüz post-hibrit insanı için yaratılan sahte Serengeti doğrudan insanın kendisi, duyguları, duygulanım süreçleri ve bunlardan meydana getirilmiş paradoksların birer hücre kafes halinde insanı düşünce ve zihnin paradoksları içinde hapsetmek, yani muhakeme kabiliyetini sıfırlamak, yanıltmak.

 

Yarattıkları paradoksları öyle bir uyarlamışlar ki aynı kara delik- ak delik- kara delik denklemleri şeklinde bir paradoksa giren – ya paradoksta kalır.

 

Ya da bir yolunu bulup oradan çıktığında bir çeşit paradigmal alanda yeniden işlenerek kendi kendine yeni bir paradoks oluşturarak orada kendi zihinsel alanında meydana gelen paradoks içinde kalıp orada muhakemeler oluşturmasını sağlamak için iletişim süreçlerini kontrol ederek zihinsel kalıplar oluşturmak istemektedirler.

 

İşin kötüsü de bunu önemli oranda başardılar, insan bir Serengeti içinde olduğunu ve vahşi hayvanlardan korunmak için kafeslerin en sağlamına gönüllü olarak girmeye rıza göstermektedir.

 

Bu paradoksları en geniş alanından en dar alanına doğru örnekleyerek anlatalım; ilk yaratılan paradoks – bir sahte Serengeti paradigmasının çözümlenmesinden sonra ortaya çıkar.

 

 

Tanrılaştığını düşünmeye itilen insan -bu yönde çok ciddi beyin yıkamalar var- bir zaman sonra acziyetini hissettiği için kutsanma arzusundan vazgeçmez ama aynı anda paradoksu yaratana biat ederek pozisyonunu korumak ister.

 

Yani kafesin içinde bir tanrı, yani kafesin içinde kalmaya rıza gösterdiğinde kendini tanrı gibi görebileceği bir dayatma. Korunma ise bu kalın -kavim-kabile kültüründen gelir. En ilkel döneme ait olan bu kültür günümüze yeniden adapte edilmiştir.

 

Ama bu kez içine yeni bir kafes ilave edilerek ve tüm bu alanları yöneten ise bizim duygu durumlarımız ve duygu durumlarını meydana getiren bilgi kümeleridirkültürdür.

 

Temel olarak ruhun kendisinden değil de çünkü ruh tanrının hükmü altındadır- örneğin merhamet – vicdan tanrı koruması altında olan yapılardır, ruhun kendi özünden kaynaklanan duygu durumları yerine bilgi-kültür kökünden gelen her türlü pozitif ya da negatif duygu durumu bizim kafeslerimizdir.

 

Hatta kendini iyi hissetme durumu bile bir çeşit kafes-koruma biçimidir ya da herhangi bir duygu durumu günümüzde bu paradokslardan beslenir.