kefaret

28,00

Açıklama

Share this

SUNUŞ

 

İnsan için hedef diye görünen şey, bir – tatmin – bir açlığın ortadan kaldırması nedeniyle ortaya çıkar, yani hedeflerimizi belirleyen açlıklarımızdır.

 

Bize gösterilen hedefler de başkalarının açlıklarından ibarettir ama bunu başka şeylerle soslarlar. Mesela bir öğretmenin öğrencilerinin sınav kazanmaları bir hedef olabilir, bir okul için de, bir anne-baba için de çocuk için yüksek puanlı bir hedef seçilir, çocuk başarırsa hepsinin soslanmış açlıkları tatmin edilmiş olur çünkü açlık başka yerdedir ama doyurulan yer başka şeydir.

 

Asıl aç alan doyurulmadığı ya da doyurulması olanaksız olduğu için, o açlık alanı başka bir şey doyurularak kapanır. Yani kendimizi için belirlediğimiz hedefler ile başkalarının bizim için öne sürdüğü hedeflerin tamamı belli şeylerin açlığından kaynaklanan ve tatmin edilmesi gereken bir şey olarak ortaya çıkar, bunlara antartik hedefler deriz.

 

 

Yani buzdağının altında kalan asıl şeyler ama bu süreçleri nasıl başarıyla yöneteceğiz asıl mesele bu.

 

Hedefsiz insan olur mu? Olmaz, hayatın bir amacı olmalıdır, insanların bir hedefi olmalıdır.

 

Buradan patatese dönelim, ne kadar yeriz? Artık istemeye kadar, yani yeme arzumuz tatmin edilene kadar.

 

Şimdi nasıl oluyor da hedeflerimize ulaşamıyoruz? Bu konuyu irdeleyelim. İnsanlar hayatları boyunca kendilerine çok sayıda değişik hedefler tayin ederler, bunların peşine düşerler ama büyük oranda bu hedeflerin çok azına ulaşırlar, bu neden böyledir ve bir insan nasıl bütün hedeflerine ulaşabilir? Şimdi bu soruların cevabını arayalım.

 

Eğer hedeflerimizi belli arzu ve açlığımızı bastırmak için ya da tatmin etmek için seçmek yerine, hedeflerimizi gerçekleşmekte olanlar arasından seçersek bütün hedeflerimize ulaşırız.

 

 

Çünkü gerçekleşmekte olan her şey zaten bir bolluk sürecine girer, çoğalır, çan eğrisi gibi yükselir, sonra azalmaya başlar. Azalmakta olanı istemeye başlarsak bir sonraki mevsime kadar bekleriz ya da o turfanda olur, yani pahalı.

 

Örneğin;  yağmur yağıyorsa hedef ıslanmak olmalı, anlatan varsa hedef dinlemek olmalı, dinleyen varsa hedef anlatmak olmalı. O zaman ne olur? Örüntü sağlamış olursunuz, bileşik kaplar gibi.

 

Sürekli beslenen sistem besini bütün her yere yayar ve açlık çekmezsiniz. Açlık çekmediğiniz için de arctic hedefler belirmezsiniz.

 

Sizi diğer insanlardan farklı yapacak olan şey nedir? Bu bilgileri almak suretiyle şudur, kalbinizde herhangi bir hedef belirlendiği zaman, olur böyle şeyler sık sık, insan gaza gelir ya da belli bir açlık kendini gösterir; dur ve hedefin ortaya çıkmasına neden olan kaynağı sorgula.

 

Bu hedef hangi pozitif ya da negatif bir sürecin sonucu ortaya çıkmıştır.

Negatif alandan başlayalım, yedi günah gibi;

 

1- Kibirden olabilir mi?

2- Haset-kıskançlıktan

3- Aç gözlülükten, rekabet arzusundan olabilir mi?

 

Eğer kaynaklar bunlarsa, Antarktika’ya gitmiş gibi olursunuz, orada buz ve penguenden başka bir şey yok, yani bir hedefe ulaşsanız bile bir şey elde edemezsiniz, vitamini olmayan çakma gıda boyası ile boyanmış içecekler gibi ya da.

 

Pozitif yönden bakalım, bu hedef belli bir yeteneğinizi geliştirmek için midir, belli bir yönde bilgi sahibi olarak bir şeyi daha iyi yapabilmek için midir? Var sayalım ki bu şekildedir, neden Arizona çölünde yağmur ya da su ararsınız o zaman?

Bunu örneklerle anlatayım, örneğin;

1- Sevgisi olmayandan sevgi istemek

2- Saygısı olmayandan saygı

3- Şefkati olmayandan şefkat

4-Bilgisi olmayandan bilgi

5-Gücü olmayandan destek

6- Cesareti olmayandan girişim beklemek doğru olmazdı değil mi?

Örneğin çevremizde insanlar var ve o insanlar çoğu zaman istediğimiz gibi değiller ama istediğimiz şekilde olmasını isteriz.

 

Sevgisi olmayandan sevgi, bilgisi olmayandan bilgi isteriz, neden? Çünkü elimizin altındadır, konfor alanı içindedir.

 

Yine yağmur örneğinden ve insan bedeni doğa yasası üzerinden gideceğim ve asla unutmayın, bilgiye karşı ilk süzgeciniz;

 

Anlatılan şeyin herhangi bir doğa kanunu, kozmik kanun ile bir bağlantısı var mı? Eğer yoksa o bilgi sallama bilgidir ve itibar etmeyin, böylece zaman kaybınız olmaz.

 

Şimdi anlatacaklarımın doğa yasaları ile ilgisine bakacağız. Son tahlilde insan bedeni de enerjiden ve frekanslardan ibarettir, ne yersek yiyelim sonunda enerjiye dönecek, ne alırsak alalım, düşünce bilgi sevgi şefkat fark etmez, hepsi mesela yiyecek enzim olacak, oradan enerjiye dönecek.

 

Bilgi düşünce ve diğer her şey de bu şekilde dönüşecek ve bileşik kaplar gibi.

Örneğin mandalina yedin, bunun bir parçası metafizik alanda sevgi-şefkate dönüşecek. Bir masal dinledin beğendin, onun bir parçası protein gibi iş görecek ve diğer bütün bedensel işlevleri bu şekilde düşünün, sonunda değişik katmanlarda hepsi harekete dönüşür.

 

Temel olan budur, mutlak gerçeklik budur, başka hakikat yoktur. Yani yağmur yağarken bir şeyin bolluğu ortaya çıktığında ıslanmayı hedef alın, kurumayı değil.

 

Hangi şeyin içine sürüklenirseniz sürüklenin, her şeyin bir bolluk tarafı vardır. Örneğin bir sınava hazırlanıyorsunuz, bir şeyler öğrenmek işin bolluk tarafıdır, sınavı kazanmak ise kıtlık tarafıdır. Bu şekilde bakarsanız her zaman her şeyin bolluk tarafı ile yüzleşirsiniz ve her türlü hedefinize kolaylıkla ulaşırsınız, kolay ve bol şekilde, olay budur.

 

Az sonra örüntüsel alana genel bakış ve o alanda hedef belirlemek konusunu anlatacağım.

 

Örüntüsel alanları belirli referanslar çerçevesinde değerlendiririz.

Mesela bir insan hakkında çalışkandır, tembeldir, özenlidir filan derken kıyaslama yaparız. Örneğin tembel olan bir insan bir ölçüm neticesinde o şekilde kabul edilir ama her şeyde olduğu gibi, bunun da iki yüzü vardır.

 

Yani tembel biri için örneğin tembelliği hem bir varlığa, yani bolluğa, hem de bir kıtlığa işaret eder. Bu insanı çalışkan yapmak yerine, tembelliğinin bolluğundan faydalanmak iyi bir hedef olur ama onu çalışkan bir kişi yapmaya çalışmak kötü bir hedef tayini olur.

 

Tembel bir insan hangi konuda bolluk içindedir? Tamamlanma arzusu yönünden bir çeşit tatmin ihtiyacı yaşar, mesela suçluluk duygusu yüksek olur, bu tür şeyler, kendini geri kalmış hisseder, bunu göstermese de durumu budur, bolluk yanı budur. Ondan iş beklemek yerine o kişinin boş zamanını başka türlü kullanabilirsiniz.

 

Örüntüsel alanlara bakarken alanda neyin bolluk içinde olduğunu, neyin de kıtlık içinde olduğunu anlamak lazım.

 

 

Kıtlık alanı için bir talep oluşturursanız o alana arz yapabilirsiniz, bolluk olan tarafından da o anlamda faydalanabilirsiniz.

 

Buna şimdi örnekler vereceğim, bir alanda akış hangi yöndeyse, çoğunluğun ürettiği hareket bolluk anlamına gelir, bu insana negatif de olsa günümüzdeki gibi negatif bir bolluk vardır, bunu da hedef haline getirebilirsiniz.

 

Örneğin herkes evde, sosyal yaşam yok, bu insana bol bol zaman verir, yani zamana ihtiyaç duyulan işlere yönelmek mümkün. Kaçak parti düzenlemek, kaçak ziyaretler yapmak yerine zaman bolluğundan faydalanmak gerekir.

 

Görünen ihtiyaçlarımız ya da tatmin edilmesi gereken arzularımız farklı yönlerde olsa da, bolluk, zaman ile ilgilidir.

 

Yoğunlaşma isteyen sofistike projeler böyle dönemlerde planlanır, ölçümler yapılır, defalarca üzerinden geçilebilir, bu tür şeyler.

 

 

 

 

Hangi örüntüsel alana bakarsanız bakın hep aynı şey vardır, sizin o andaki ihtiyacınızı karşılayan bir şey yoktur orada ve siz uzak bir hedefe kilitlenmiş olursunuz, süreç acılı olur ama orada bolluk halinde olan, kilitlenmesi odaklanması kolay, adeta altın tepside sunulmakta olan şeyler vardır, bunları hedefleyin.

 

Böylece hedeflediğiniz her türlü şeye kolaylıkla ulaşmış olursunuz.

 

Şimdi soracaksınız, işte işler var, sınavlar var, geçim meselesi var, para kazanmak lazım, belli hedeflerimiz olmalı hayatın içinde. Olabilir, öyle görünüyor olabilir ama öz önce anlattığım gibi o görünen şeyler hangi şeylerin iç tepileri aslında? Bunu kavradığınız zaman hedefleri de doğru tayin edebilirsiniz.

 

Örneğin bir ürün ürettiniz ama koşullar değişti, ürün satılmıyor, ne yapalım şimdi, onu çöpe atıp başka ürün mü üretelim? Hayır, aslında o ürünü üretmeye devam etmek için ideal zaman bu zaman çünkü onun zamanı geldiğinde ürünün elinde hazır olur, geniş geniş paniklemeden ürünlerini üretir ve stoklarsın.

 

O halde nasıl geçineceksin? Başka bir ürünle geçineceksin, yani küçük şeyler faturalarını öder, büyük şeyler seni bir yerlere taşır, bu şekilde düşünmelisin.

 

Yani büyük şey ters bir döneme denk geldiği için onu elden çıkarmazsın, yani neyin bolluğu var? Üretimi geniş geniş yapmanın bolluğu var, o zaman ona yönel.

 

Ya şöyle olsaydı, hem üretecek hem marketing yapacak hem de satacak olsaydın aynı zaman içinde, daha zor olacaktı ama şimdi sadece üretiyorsun, uygun zaman gelene kadar stoğa koyuyorsun.

 

Yani sürecin dönemin örüntü alanının bolluk tarafını hedefliyorsun, ürünü satmaya çalışmıyorsun. Örneğin günümüzde sinema-tiyatro gibi alanlar üretmek için ideal zaman ya da yazmalı çizmeli projeler, planlamalar.

 

Örneğin bir çeşit eğitim sistemi kuracaksınız, en iyi ideal zaman bunu sakin kafayla üretmek, planlamak, tasnif etmek.

 

 

Yani her örüntüsel alan hem bolluk hem de kıtlık alanıdır, senin kişisel hedeflerine uymuyorsa sen orada kıtlık görürsün. Bundan dolayı hedeflerinizi her zaman o alanın bolluk tarafında seçin, hayatınız kolaylaşır, hedef sıkıntınız olmaz.

 

Nasıl ki bütün besinler sonunda enzim olur, bütün hedefler de, ulaşılan her türlü hedef de sonunda değer katar bütüncül sisteme.

 

Arctic seçimler ya da sayısal seçimler, bunlar başkalarının dayatmalarıdır, başarı ölçüm kriterleridir, sizi bağlamaz, bağlamamalı da.

 

Size kendimden bir örnek vereyim, ben çok ülke çok kent gördüm, hiç birini de hedeflememiştim, gitme planım da özlemim de olmadı ama gittim, neden-nasıl oldu? Bolluk dönemine denk geldim, kullandım ama şimdi kıtlık dönemi var, gözümde bile yok ama şimdi de başka şeyin bolluğu var, ben de ondan faydalanıyorum, bu şekilde bakın.

 

New York’a gittim kolaydı, defalarca Venedik’e gittim basitti, Abu Dabi, Kudüs gittim basitti, el altındaydı.

Böyle davranın, bakın, kaynağını anlamaya çalışın olayın, kişinin bolluk tarafına talip olun çünkü zamanla o kişinin ya da olayın kıtlık tarafı dönüşebilir. Tembel insan bir zaman sonra bıkar, üretken olmaya karar verir, o zaman o yönünden faydalanırsınız.

 

Evet hedef tayinini bu şekilde yapar.

 

Konumuz muhakeme oluşturmak.

Konumuz muhakeme, bu konunun faydası ve önemi nedir? Eski bir hikaye vardır; tek ok-çok ok ya da at kılı, yani tek oku kırarsın çok oku kıramazsın, birlik olmanın önemini anlatan hikaye, bağlantısı şu, muhakeme herhangi bir olayla ya da bilgi örüntüsü ile bağ kurmak anlamına gelir.

 

Kurduğumuz bağ çok sayıda belirsiz netleştirilmemiş kesinleştirilmemiş yargılardan oluşursa, o bağ adeta sabun köpüğünden bir bağ şeklinde olur ve bir üfürmede dağılır, çoğu insan hayatını bu şekilde bağlar kurarak geçirir. Bu dersin önemi de bundan kaynaklanmaktadır.

 

 

Şimdi bazı kavramları ele alalım; başarı-başarısızlık, elde etmek-kazanmak-kaybetmek, ulaşmak-ulaşamamak, bütün bunlar nedir?

 

Bunların hepsi bizim belli konular, durumlar, olaylar ve örüntüler hakkında kurduğumuz bağlam, yani birer muhakemedir. Pekala bu muhakemelerin beslendiği yer neresidir, nereden çıkar bunların enerjisi ve bir araya gelerek bir durum hakkında kanaat oluşturmamıza neden olan muhakemenin alt yapısını oluşturur, burada bir dizin gösteriyorum size.

 

Şimdi biraz daha geriye gidelim, insanlar, hatta hayvanlar, zaten ortak noktalarımız bunlar, kanaat oluşturmak ile ilgili duygu durum enerjisini, yani dışarıdan gelen bilgileri içerideki bilgilerle örüntüleyerek meydana getirdiği, oluşturduğu duygu durumunu tamamen limbik sistemde üretir.

 

Limbik sistem bir organdır, beyindeki bir organ, yeri belli işi belli, nereden beslendiği belli. Bunu size bir kuyu örneği ile anlatayım, bahçenizde bir kuyu var, içinde de su var, kuyu sizin bilinçaltınız.

Bu şekilde görün, kova ise sizin limbik sisteminiz. Limbik sistem her defasında kovasını kuyuya atar ve oradan su çeker. Çektiği suyu ne yapar? Bahçedeki şeyleri sular ya da başka şekilde kullanır. Kovanın ipi ise bir kişinin – odaklanma şeklini, biçimini gösterir.

 

Olaylar şu şekilde gelişir, üst bilinç dışarıdan bir uyaranlar dizini alır, bunu üst korteks ile alır çünkü başka yolu yok, ilk karşılaşma orada olur, 6 duyu organı ile bu uyaranlar dizisini alır ama bunları işlemesi lazım, yoksa tepki veremez.

 

Bu bilgilerin bir kısmını, yani kısa hafızada tutamadığı kısmını, limbik sisteme alır. Limbik sistem ne yapsın, işlenmesi gereken bir şeyler kendisine atıldı, bu bahçeye ekilen çiçekler olabilir, yıkanması gereken bir halı olabilir, her neyse artık, işlenmesi gereken bir dizi şey var. Limbik sistem kovasını kuyuya sarkıtır.

 

Yani ne kadar derinden ne kadar su alacağı meçhuldür ya da suyun üzerine ne çıkmıştır, kova ne şekildedir? Bunların hepsi etkili olur ve kuyunun dışına kova çekilir. Kovada olan nedir?

Rastgeledir kovada olan, kontrolsüz, içeriği belli olmayan, ne işe yaradığı belli olmayan şeydir ama limbik sistem için bu fark etmez, o işini yapmıştır.

 

Belki kovada korku vardır, çiçekleri korku ile sular ve ortaya korku çiçekleri çıkar.

Örnek olarak, şimdi bütün bu olaylar gerçekleştiğinde aynı zamanda sonsuz sayıda olasılıklar da ortaya çıkar.

 

Bu olasılıkları saman çöpüne ya da şeker helva kıvamında şeylere benzetebiliriz ya da sabun köpüğü, amorftur, yani şekilsizdir, dokunsan dağılacak kıvamdadır çünkü prosesin başından sonuna kadar, yani ilk alınan uyaranlar herhangi bir süzgeçten geçirilmeden limbik sisteme atıldığı için. Ortalama bir insanın davranışı böyledir.

 

Her bir uyaran adeta işlenmesi gereken bir şeymiş gibi, süzgeçsiz içeri alınır. Burada toplanan bilgiler sahte bir işleme tabii tutulmak zorunda bırakılır. İnsanların hayatı neden sahtedir sorusunun cevabı budur, günümüzde en rahatsız olduğunuz konu nedir?

Samimiyetsizlik, insanların kimliksizliği, duruşu olmaması, kaypaklığıdır. Pekala insanlar neden böyle davranır? Çünkü oluşturdukları hiç bir muhakemenin arkasında durmazlar, onu sağlamlaştırmazlar, kendi muhakemelerine güvenleri olmadığı için o muhakemeyi her an ortada bırakacak gibi davranırlar, muhakemeleri kırılgandır, dayanıksızdır, bir işe yaramaz.

 

Şimdi buradan başka bir bölüme geçelim, sonra birleştireceğiz. Bir insana muhakeme neden gereklidir? Çünkü akıllı insan bir hareketi başlatmadan önce maliyet hesabı yapar.

Yani bu sistemde MATRİKS AKIL hareketin maliyet hesabını yapan akıldır.

 

Buna bir örnek vereyim, mesela bir kargo-nakliye şirketi işletiyorsunuz, çeşitli araçlarınız var, yaya- bisiklet- motorsiklet- taksi- vagen- tır- kamyon- uçak vesaire, işte muhakeme burada gereklidir, zaman- olay ve seçim. Bisikleti kullanacağınız bir dizin oluşturursunuz mesela, nedir o?

İşletmeye yakın yerler, ara sokaklar ya da yoğun trafik alanları gibi, buna muhakeme denir, diğer adıyla attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değmeli, bir deyiş de budur.

Başa dönelim, dizini oluşturalım, belli bir konuda muhakeme oluşturmamız gerekli, neden gerekli? Çünkü işte, hayatın sırrını veriyorum bir sistemde kazanan taraf her zaman görünür olan taraf olur, kaybeden taraf ise her zaman belirsiz – titrek görünmez olan taraf olur.

 

Herhangi bir insan herhangi bir konuda bir seçim yapmak isterse, hayatımız zaten seçimler yapmak, olanak ve olasılıklar içinden bir şeyleri seçmekle diğer şeyleri bırakmakla geçiyor. İnsan refleksi kesinlikle görünür, sağlam, dayanıklı olan tarafı seçer, insan fıtratı böyle davranır.

 

Görünür olmak demek, dereceli bir şeydir, hamur gibi ya da çamur gibi, çamuru alırsın tuğla yaparsın, yani malzeme aynıdır yoğunluk farklıdır.

 

Bir tuğla nedir? Çamur olmayı terk etmiş şeydir, çamur olmayı terk edemeyen tuğla olamaz, yani bir muhakeme oluşturmuştur, yani ben bir duvara parça olurum der ama çamur bunu söylemez.

 

 

Çamur benden her şey olur der, daha çok su katarsan kirli su olurumdan başlayan bir dizi şey, işte insanların çoğu böyle davranır, çamurlu su gibi. Neden böyle davranırlar durumunu bir dizin şeklinde anlatacağım.

 

Dışarıdan bir uyaran geldi, bilgi örüntüsü, herhangi bir talep, herhangi bir işaret, basit bilinen bir örnek verelim, diyelim ki biri size gönül anlamında arkadaşlık teklif etti. Bu ciddi bir operasyondur, yani sizi seçime zorladı. Şöyle dediğini kabul edelim, sizi çok beğeniyorum-sizinle ilgileniyorum vesaire, siz de boştasınız, bunun olasılığı mümkün.

 

Şimdi bundan sonrasına bakalım, neler oluyor? Böylece bir alan açılmış oldu, yani sulanması gereken bir yer var, yıkanması gereken bir halı, dokunması gereken bir iplik var.

 

Bu bilgi örüntüsü limbik sisteme girdi, limbik sistem ne yapar? Bir kanaat oluşturur, işi budur, bir kanaat oluşturmak. Dışarıdan gelen bilgileri kuyudan gelen bilgilerle özdeşleştirir, işler ve bir kanaat oluşturur ama bu kanaat asla bir muhakeme değildirMuhakeme mükemmel işlenmiş bir kanaat olursa olur.

Yoksa kanaat zayıf kalan bir muhakeme olur. Yani kişinin bir kanaati vardır, arkasında duramayacak kadar zayıftır, yani ıslak sulu çamurdan bir ev yapmıştır ama içine girmeye cesaret edemez. Hayatımız sürekli kanaatlar oluşturmakla geçer.

 

Doğru muhakeme nasıl oluşturulur, diğeri ise başkalarının oluşturduğu zayıf kanaatler ile bağımız ne şekilde olmalıdır? Çünkü sonuçta insanlar zayıf muhakemeler oluştururlar, hatta hiç oluşturmazlar, birer kanaat olarak kalır ve biz bunlarla uğraşmak durumunda kalırız.

 

Neticede toplum içinde yaşıyoruz ve toplumun bireyleri maalesef bozuk, onları düzeltme şansımız yok, o ayarı bozuk makinelerden nasıl doğru işler alırız? Bunu anlamamız lazım.

 

Sağlam bir muhakeme oluşturmak demek kaçınılmaz olarak duygulanım suyunda işleneceği için bu olay, o kazana her gelen şeyi atmamak gerekli, yani süzgeçler gerekiyor, yoksa ne olur? Çok sayıda zayıf muhakemeniz olur, güvensiz olur.

 

 

Bu durum bir dağcının bir sürü çürük iple dağa çıkmasına benzer, yani bir tane sağlam halat yerine binlerce çürük iplik bir işe yaramaz.

 

Bundan dolayı eski asil insanların, arkaik bilgelerin, binlerce yıl öncesinden bahsediyorum, süzgeçleri vardı.

 

Bu süzgeçlerin en başında algıya kapalı durmak, yani belli ölçülerde, belli rafine değeri olmayan şeyler bu süzgeçten geçememeli, kortekste işlenip geri püskürtülmeli. Kurgulanmış uyaranlar için de bu böyle olmalı.

 

Bir tenekeyi günlerce göz nuru ile işleyip mücevher yapmak kötü bir maliyet hesabıdır, senin işçiliğin orada değersizleşir. Emeğinin, işçiliğinin değer bulması için, onun doğru bir ham madde ile işlenmesi gerekir, yani ilk süzgeç bu olmalıdır insanlara karşı ya da dışarından gelen uyaranlara karşı.

 

Zamanla deneyim kazanırsınız, yaptıkça bilenirsiniz, artık otomatik hale gelir. Bu süzgeçler çoğaldıkça sizin üretim kaliteniz de artar.

 

 

Çeşitli başlıklar altında toplanabilir bu süzgeç ve maliyet hesapları, yani karşı tarafın yönelttiği işlenmesi için sizin masanıza koyduğu şeyin değerini ölçmek ile başlar bu, değersiz ise kortekste işler, anında hesabını görürsünüz.

 

Şimdi diyelim ki işlenmeye değer gördünüz, işte burada MATRİKS AKIL başlar. Kuyunun dibini bulamasanız bile, suyun üstünü temizlemek, sürekli berrak tutmak ve kovayı sadece o derinliğe batırmak gerekli, bunu nasıl yapacağız, her şeyden bağımsız olarak suyu temiz tutarak su nasıl temizlenir?

 

Bunun için doğayı örnek alacağız, suyu temizleyen nedir doğada, su nasıl arındırılır? Çok ilginç bir sistem, grafiti, kömür ya da taşlar, temiz suyun kaynağı olan pınarların temiz olmasının nedeni çakıl taşlarının arasından geçmesidir.

 

Doğanın bir kurgusu olarak pislik sert şeylere yapışır, yani her şeyi çeken bir şey vardır arındırma için, ne olursa olsun doğada akar olan her şey başka bir şey tarafından temizlenir, suyun pisliği başkalarının besini olur.