Açıklama
Share this
SUNUŞ
Boyutlarla ilgili bilgilerimiz genellikle teoriler üzerinden olmaktadır. Önce boyutları tanıyalım sonra da tekillik ilişkisine bakalım.
boyut şeklinde tarif edilen alan yaratımın ilk hali olarak kabul edilmektedir. Teoriye göreyse patlamadan sonra ki ilk an 11. boyuttur. Yani ulaşılabilir alan orası yaratım yine, patlama ile ilgiliyse patlama modeli, madde-anti madde karşılaşması ve bunların patlamadan önce ki mekanıdır. İşte bu mekan tekillik alanıdır.
Dünyasal tekillik alanları ise bu tekillik alanı değil ve hakikatler evreninin bu kainata olan iz düşümleri ve tecelliyatıdır ve buradan oraya geçişler ancak onlar üzerinden ve soyut değerler ile olur ki bunu da gerçekleştirecek olan ruh-zihindir. Başka bir araç yoktur tekillik alanına bunların aracılığı ile girersin.
Madde-anti madde karşılaşmasında ikisi birbirini sıfırladığı için, karşılaşma sırasında fazladan bir maddenin olması o maddenin çarpışma sırasında ortaya çıkan enerjiyi alarak hala onun üzerinden yaratımı gerçekleştirmeye devam ediyor olmasıdır. İlk enerji ilk madde boyutların insanlarla bağı gözlemci ilişkisinden doğan zaman bağı ile tanımlanır.
Uzay-zaman ilişki içinde uzay ve zaman adeta birer yaşayan fenomenler gibi davranır ve bu alanı yaratan ise kütle çekimleridir ve boyutların kütle çekimleri ile ilgisi vardır.
11. boyutta zaman yoktur, zamansızlık vardır. Çünkü zamanı meydana getiren kütle çekimi tam zıttı ile karşılaştığında ters hareketler birbirlerini sıfırlar hareket durur. Hareketin olmaması ise zamanı ortadan kaldırır.
Hareket ve mekan yoksa zaman yoktur. Hareket zamanı yaratır. Hareket kütle çekimlerinin birbirleri
ile oluşturduğu döngüsel ilişkiden kaynaklanır.
Şimdi de birinci boyuttan 11. boyuta kadar açıklamasını yapayım;
Birinci boyut noktadır. Kainat tek bir nokta ile başlamıştır, tek bir nokta birinci boyuttur. Birinci boyut pikseldir. Yani aslında bir tek bilgidir o tek bilginin ki buna kelam diyebiliriz adeta ol kelimesi gibi tek bir bilgi, bu bilginin metafizik alandan, yani tanrı katı dediğimiz tekillik alanından diğer tarafa itilmiş olması gerekmektedir.
Tek bir noktanın aydınlık taraftan karanlık tarafa itilmiş olması o noktanın bir hareket ile o itki hareketi ile bir döngüye girmesine neden olur ki hareketin kendisi ile noktanın kendisi bir manyetik alan oluşturması gerektiğinden nokta mecburen kendini çoğaltmak zorunda kalır, zaten bir potansiyeli vardır.
İşte büyük gizem de buradadır, kendisinden klonlanan ikinci nokta ilki ile aynı olduğu için kuantum dolanıklığı başlamış bulunmaktadır. Nokta diğer noktayı doğururken ortaya çıkan yeni hareket onu döngüye bağlar. Bunların zaten bir model oluşturması gerekmektedir.
Ve bu şekilde her döngü ile etkileşimde olan alan yani noktalar bir düzlem oluşturmak zorunda kalır. İşin aslı burada holografik evren söz konusu olur. Kainat aslında çok boyutlu değildir iki boyutludur yani bir kumaş gibidir ama bunlar birbirlerinin üzerine zar gibi yayılmaya başlarlar.
Bir gözlemci kendinden yola çıkarak, kendi üç boyutlu dünyasından şu şekilde gözlem alanından çıkar, bunu da sadece zihni ile yapabilir, başka hiç bir yöntem yoktur. Aslında alt boyutlara da bu şekilde geçebilir. Kendisi en boy yani derinlik, zamanı devreden çıkaracağız. Geçmişe geleceğe de zihni ile gider.
Mesela; bir insan düşünün değişik halleri olur, mutlu sevinçli üzgün huzurlu huzursuz yorgun. Onun o hali sende hemen etki yapar senin enerji alanını etkiler. Karamsar bir insan ya da hali o anda karamsar olan bir insanın enerji alanı senin karamsar alanınla hemen etkileşime girer ve seni etki altına alır. Gündelik hayatı insanlar bu şekilde yaşar.
Ama bir formülü var ateşi yakmak yani dominant baskın olması gereken senin kendi enerji alanın olmalıdır. Senin enerjin her zaman alanı belirlemelidir.
Bundan dolayı ilk anda ilk karşılaşma alanında kaçınılmaz olarak muhatabın ruh hali senin alanına geçse bile, sen kendi enerjini yükselterek kendi istediğin modeli yaratırsın ve gerçek değişmeye başlar, onun da gerçekliğini değiştirirsin.
Bunlar gündelik alıştırmalar, bunu herkes ve her şey ile yapabilirsin ve senin enerjin diğer herkesin enerjisini bu şekilde değiştirir.
Yapman gereken tek şey o kişinin o halini gözlemlemekten vazgeçmek ve alanı kesit haline getirmemek hepsi bu.
Yani işin sırrı şu ve her zaman söylediğim açık ettiğim bir sır ama kimsenin de kafası basmıyor. Masaya hakikati koyacaksın yani kendini, diğer herkes masaya zaten maskelerini koyar.
Masadan kalkarken karşındaki kişi senin o maskeyi alacağın zannı içindedir ama sen maskeyi almazsın, ona beş para değer vermezsin. Geriye ise onun hesap etmesi kalır.
Maske bedavadır ya senin hakikatini alacak ya da maskeyi. Hemen hemen herkes hakikati alır gider.
Böylece herkesin içine kendinden bir tohum atmış olursun ve bu neyi sağlar? Kuantum dolanıklığını.
Yani sendeki kaynak ondaki tohumu yönetir. Sendeki enerji bilgi kaynak o tohumla eşgüdüm içindedir ve o kişinin içinde sen kendi gerçekliğini yaratırsın. Aynı şeyleri eşyalarla da yaparsın yapabilirsin. Şu sıralamayı yapmalısın niyet-karar-hareket üçlemesini zihnin kontrolüne almak, beynin değil.
Bu durumda beyin mecbur kalır ve metafizik alanları üretmek zorundadır. Çünkü sen diğer gerçekliği asla kabul etmezsin ve beyin karar almak zorunda olduğu içinde yeni bilgi örüntüsü oluşturmak zorunda kalır. Böylece metafizik olmaya başlarsın.
O mesafeyi kapattığında zaman da ortadan kalktığında beşinci boyuta geçecek olan bir kerteriz bir taş üretmiş olursun. Bundan sonrası ancak esriklik hali denilen uyku ile uyanıklık hali ya da bu bilginin rüyaya taşınması ile olur ve beşinci boyuta geçersin. Maddesel hiçbir şey beşinci boyutta olamaz, bundan dolayı bu deneyimlerin tanıkları yoktur.
Beşinci boyuta geçtiğin zaman ki bunun zamanı ya rüyada ya da esriklik alanında olur ve size bilgi enerji akışları ile ulaşır. Senin bu bilgileri materyalize etmen ise serbest çağrışım ile olur.
Yani tecelliyat bilgisi üzerinden o enerji bilgi formalarını maddi verilere cümlelere dökersin. İnsanın insan olarak varlığı sadece bu şekilde gerçekleşir, enerji alanındaki hislerini dekod etmek.
Bundan dolayı bir metafizikçi şunları yapar. Merak üzerinden hareketle teceliyat bilgisi için hakikat gözlemleri yapar inceler sorular sorar. Bakar hayranlık halinde devam eder. Bakar ve görür bir köpeğin gözlerinden, bir arının hareketlerinden, bir amelenin bir davranışından çağrışım alır ve beşinci boyuttaki bilgilerle bunları eşleştirir. Yani metafizikçi çok çalışkan olmalıdır bir de bunlardan keyif almalıdır.
İnsanla olan durumu eşya ile nasıl yaparsın?
Eşyanın anlamını değiştirerek yaparsın. Düşün bir bardak nedir aslında? Kum, hayır değildir, bir bardak emektir. O bardakta o emeği anlarsan soyutlama yapmış olursun.
Hayranlık bundan önemlidir. Estetik sanat bundan önemlidir. Yaratımdaki tecelliyatı görmelisin. İnsanlar evler satın alıyor, ben ise bir ev yaratıyorum fark burada.
Yıkmak yeniden yapmak, parçaları birleştirmek, oradaki emek işçilik sanat estetik niyet, asıl değerler bunlardır.
Bir villa satın almak insana bir şey katmaz ama bir mağara inşa etmek insana yaşama sevinci verir. İnsan her şeyi bu şekilde inşa edebilir. İnşa etmek, sistemden unsurları borç almaktan başka bir şey değildir.
Sonunda her şey aslına rücu eder. Parçaları alır birleştirir bir yaratımda bulunursun. Sende sadece onun his olarak enerjisi baki kalır.
O deneyim senin ruhsal yolculuğunda gereklidir diğer boyutlarda.
İnsanın kusuru kendini üretici ve tüketici olarak görmesidir. Oysa insanın aslı yaratıcıdır. Bir şey yapmak ve bunun bir yaratım olduğunu anlamak.
Aslında hepsi matematik, sayıların yerlerini değiştir, gerçeklik değişsin. Benim her gün yaptığım şeyler bunlar.
Sevgi nedir?
Sevginin kaynağı, sebebi, bir bütün olarak düşünürseniz nedir? Sevgi ne işe yarar, neden vardır, ne zaman var olur, ne zaman yok olur, Bir insanın bedensel kuvvetinin kaynağı nedir? Bugün sevdiğin birini ya da bir şeyi bir zaman sonra neden sevmemeye başlıyorsun?
Bir kokuyu düşünün; gül kokusu gibi, kokuyu tanımlayan kimdir? Beyin, alan kimdir? Burun sensörleri, ileten kimdir? Sinir sistemi kokuyu tanımlarken beyin ne yapar? Kendinde ki bilgi ile eşleştirir iyi koku kötü koku tehlikeli koku (gaz kokusu) şeklinde tanımlar ve çerçeveler buna göre tepki verir.
Sevgiyi de bu şekilde modelleyelim, insanın kendisini burun olarak kabul edelim. İnsan kendisi üzerinden bir burun gibi sevgiyi kokladı. Şimdi bu bilgiyi ilgili yere yani sinir sitemine vermesi lazım. İnsan AVATAR burunsa, sinir sistemi kim olabilir?
Sinir sistemini bulduk, şimdide beyni bulalım, sevgiyi tanımlayan mekanik o ne olabilir? İşi bu olan biri bir tanık, bunlar “Takyon” (Melek Enerjisi Bir çeşit NUR) enerji alanları da diyebileceğimiz; meleklerdir yani aslında seven senin meleğindir çünkü o bilgi ezelden verilmiştir. Kimi seveceğin kimi sevmeyeceğin zaten bellidir koku gibi herhangi bir şey ya da birinin.
Ama bunu kişi olarak algılama bir mekanik ya da bir katman bir mekan bir denklem olarak kabul et. Bu denklem bir kişide de tezahür etmiş olabilir, bir şeyde de.
İnsan burun gibi karşılaşma sırasında etkileşime girdiğinde o bilgiyi alıyor, zihin-ruhuna gönderiyor. Melek de beyin gibi bilgiyi okuyor evet ya da hayır şeklinde geri bildirim yapıyor.
Onun EVET’i senin zihinsel sinir sistemine giriyor ve kalbinin enerjisi ona akıyor.
Bu neden böyle çünkü anlaşma böyle oyun bu şekilde yazılmış. İnsan her zaman seveceğini arar, bir bütün olarak insan çünkü tek gerçek enerji budur metafizik enerjidir.