SÜLEYMAN’IN İBLİSLERİ: MELEKLER VE ŞEYTANLAR TILSIMLAR KORUYUCU İSİMLER

30,00

Açıklama

Share this

SUNUŞ;

Süleyman bu iblisleri bağlıyor ve kendileri hakkındaki bilgileri yine kendilerinden alıyor. Gerçi daha sonra anlatacağım ama burada bir parça söz edeyim -burada kainatın gizemli bir gücünden söz ediyoruz. Göklerde bir savaş oldu, çarpışma-çatışma-, iki farklı güç çarpıştı – beyaz ve siyah, siyah olanlar düştü.

 

Bunlara düşen melekler denir, yani iblisler- kara ya da karanlık güçler ve diğerleri bunları esir aldı, dünya hapishanesine kilitledi ve başlarında da gardiyan oldu.

 

Ruhlar var- burada değil başka bir yerde. Bu ruhlar ya da bütüncül bir ruh, kainata bağlı avatarlar olarak bizler bu tabiatın ürünüyüz, toprağın yani.

 

Toprak METAFİZİK ve reel elementlerden oluşur. Bu maddenin üzerine bir ruh enerjisi düştüğünde bu canlı da idrak başlar, idrak ruhun kendisidir, avatarı yönetir ama avatarın imal edildiği madde bu kainata yani madde kainatına ait olduğu için, bu madde üzerine – yine burada bulunan ağır kuvvetlerin etkisi olmaktadır.

 

Ne zaman – iletişim hattı açık olduğu zaman eşleşme olduğu zaman, sizde olan bir istek ya da düzenin maddenin demon dünyası ile kesişmesi ile bağlantı kurulur, musallat budur. Kişi farkında olmadan ruhundan uzak düşer, direksiyona avatar geçer. Avatar kendi maddi dünyası üzerinden benzer elemetleri ile iletişime geçtiğinde kendini de demon alemine açmış olur, sızma gibi ve beden hareketlenir.

 

Hormonlar kaslar ve bütün sinir sistemi beyni zorlar ve beyin idrak noktasını geçer. Nasıl çok hızlı yapılan konuşmaları karışık sesleri anlamıyoruz, idrak ortadan kalkar ve kara enerji serbest dolaşıma geçer.

 

Bilmeniz gereken şu, demonlar- elementleri kullanırlar ve bunun üzerinden temas gerçekleşir. Yüzük bir element kapısıdır yani aynı şekilde yine onlar da elementler ile yakalanırlar yani bir demir tozunun mıknatısa yakalanması gibi, demir tozu hareketsiz kalır, bunun gibi bir şey, sistem bu şekilde çalışıyor.

 

İnsanların çoğu da bunların etkisi altındadır. Çoğu da alt tür demonlar, güçleri etkileri az ama hızlı gelenler. İşin sırrı irade, irade ruhun uzantısıdır yani beyin tarafından kontrol edilmez. Yapmanız gereken ruhunuz ile daha fazla yakın durmak, daha fazla hissetmek onu, direksiyona onun geçmesini sağlamak.

 

Yod – ateş canlandırıcı, o konuyu şimdi biraz anlatacağım ama sorunuzun cevabı, bir şeylerden kurtularak ruhunuzun direksiyona geçmesini sağlayabilirsiniz. Nelerden bilmek ister misiniz? Çünkü iblislerin METAFİZİK gıdaları bunlar, bunların üretimini durdurmanız gerekiyor; gurur, hırs, şehvet, kıskançlık, oburluk, gazap ve riyakarlık – gösteriş, buradan başlayabilirisiniz.

 

Mesela gurur, gurur nedir ve neden yanlıştır? Gururlu-kibirli insanın hatası başarılarının kendi eseri olduğunu zannetmesidir, oysa ortada bir başarı yoktur, bir vesile vardır, her başarı vesile içindir. Ateş ve Yod meselesi üzerinden anlatayım size, bir parça da ince bir sır vereyim; düşünce biçiminizi düzene koyun.

 

Ateş ve su ilişkisini anlatalım, ateş üzerinde suyu kaynattığınızda, ateşin suya etkisi nedir- aslında nedir, ateşin neden böyle bir vazifesi var, sürekli aynı şeyi yapıyor çünkü fıtratı böyle, ateş – çözücüdür. Bir şeyin yeniden başka bir formda bağlanabilmesi için ateş çözmek üzere vazifelidir yani belli dereceye gelen ısı suyu buharlaştırır yani ateş suya ne yapmış olur?

 

Hiç bir şey, onun bir kanundan diğerine geçmesini sağlar. Katman ve hal zaten oradadır, suyun potansiyeli içindedir. Ateş suyun bir başka hale dönüşmesi için iş yapar. Yani onu çözer. Yod-ile ateş aynı şeydir.

 

Mühür nedir? Dondurmak. Bu demon bağlama işleri hep mühür üzerinden yürür yani demonların da potansiyellerinin içinde mühürlenmek vardır. Mühürlenmek hareketsiz hale gelmek demektir. Nasıl – mutlak soğuk ya da soğuk ve donma ya da mıknatısların demir tozunu esir alması gibi yani her şeyin potansiyelinde bir şeyler var, emre itaat etmek zorundalar. Mesela bakır atomları manyetik alan karşısında hangi emre uyarlar, kendi atomlarını ileri iterek, işin komik tarafı da insan da böyledir, iblis de böyledir.

 

İnsan ısınmak için titrer bu mekanik bir şeydir. Bedenin kendini savunma sistemi titremek atomları molekülleri hızlandırmak içindir. Demonların belli bir hıza ihtiyacı vardır, yavaşlatırsan ölmeye başlarlar. Ölmemek için aynı insan gibi yalvarırlar sana ne istersen veririm diye, ya verirler ya da kandırırlar başka hikaye.

 

Bakır atomları da titrer ve elektrik meydana gelir. Niye titrer, kendini soğutmak için, her iki halde de budur sistem. Donmamak için de ısınıp buharlaşmamak için de titrersin çünkü ancak herhangi bir hareket ile kendi potansiyelinin bir başka olasılığına geçebilirsin.

 

Demonlar-avatarı yönetir, avatarın idrak denilen ruh ile bağını kopartırlar, sonra da elementlerin bedende ki oranlarını değiştirerek kişinin aşırılaşmasına neden olurlar.

bu konu çok derin bir konu, çok büyük bir gizli ilim, içinde acayip teknikler var. Hepsi bu. Gurur-kibir; bunu bir kap olarak düşünün, içinde biriken yosunlar filan. Her şey emanet mal-mülk-para-pul-başarı-kabiliyet, araç olsun diye, bunu bilen gurur kibir olmaz, emanet olduğunu bilir.

 

Malınla gurur duyarsan malını alırlar imtihan olsun diye, çocuğunla kibirlenirsen çocuğunu alırlar, aklınla yaparsan aklını alırlar. Herhangi bir kabiliyetin için de böyle, kibir – kendini kutsama üstün görme yanılsamasıdır. Üstünlük takva ile olur, üstünlük yoktur, her şeye birer vesile gözüyle bakmak zorundayız.

 

Farkında olanlar ve olmayanlar var. Oburluk ya da aç gözlülük, bunu anlatması uzun sürer ama basitçe şöyle- doyamamak hastalıktır, bunu böyle bilin ve şifa bulunması gerekir. Gurur hırs şehvet kıskançlık oburluk gazap, şehveti seks olarak algılamayın. Şehvet bir insanın bir şeye gözünün karartarak bakması, mesela babasının intikamını almak isteyen kan davaları şehvettir, intikam kin makam mevki nüfuz aşkı bunlar hep şehvete girer.

Bazı insanlar bazı insanlara ya da eşyaya şehvetle bağlanırlar. Evlatlarını kutsayanlar evlatlarına şehvet duyar, davalarını kutsayanlar da öyle. Her şeyin gerçekte birer illüzyon olduğunu fark ettiğinizde bunların birer vesvese olduğunu anlayacaksınız.

 

Hırs – harislik de öyledir, yani olmayana ergidir. Verilmemiş vesileye ulaşmak çabasıdır, fıtratı bozar ve riya yalan demek ama gösteriş anlamına da gelir, bu en kötüsü çünkü gösterişin içinde ciddi bir kul hakkı vardır çünkü başkasına acı vermek onu üzmek için gösteriş yapılır, bunu yapmamak gerekir.

 

Başkaları sizi ne kadar yüceltirse siz kendinizi o kadar aşağıda tutun, hep bilin, hepsi emanet her şey emanet. Elektrik enerjisi gün batımını örnek alın, gün batımını çok beğeniyorsun ama cebine koyup gidemiyorsun değil mi?

 

İşte bunlar insandaki çatlaklardır, demonlar buradan girer ve iradeyi yok eder. Başkalarının üzerinde hüküm kurmak, emretmek, onlara acı vermek bunlar çok ağır kusurlardır çünkü Tanrının döngüsüne fren koymak gibidir, şirke girer.

 

Akışı bozmamak lazım, akışta ilerlemek lazım, kin tutmayınız – her şeyi ölçüsü ile yapınız.

Eskinin insanları kendi istek ve hayal güçlerine göre bir şeyler istediler, aldıklarında da o demon enerji alanını bununla kısıtladılar yani herkes kendi hayal gücü ve istekleri ile sınırlıdır. İçlerinden hiçbiri Nammukkatambak olmayı istemedi çünkü onun ne olduğunu bilmiyorlardı.

 

Şimdi size yeni bir bilimden söz edeceğim, buna eşya bilimi de denebilir, OMNİLOJİ – işte OMNİLOJİ doğanın yaratım sistemlerinin sırlarını çözmeye çalışır. Şimdi size bütün bu gizemli şeylerin yani eski insanların bir çeşit literatür oluşturarak anlattıkları şeylerin hepsinin aslında birer fonksiyonel METAFİZİK enerji alanları olduğunu söylemek durumundayım. Bildiğiniz ateş-su-elektrik-manyetik gibi enerji alanları, eskiler bunları el yordamı ile bulmuştur, mirasla o bilgileri geçirmiştir ama aslında bunların hepsi METAFİZİK enerji alanları ve kuvvetleridir.

 

O sembollere gelince mühürlere, onların birer bilgi anahtarı olduğunu anlayacaksınız. Şimdi buradan devamla diğer demonlara devam edeceğiz, kısaca bilgiler vereceğim sonra da aslında doğanın hangi gücüne yönelik olduğunu anlatacağım ama araya entellektüel bir bilgi de katabilirim;

 

Dünyanın yaratılışından bugüne kadar geçirdiği METAFİZİK evreler ve bunların etkileri çünkü hepsi birbiri ile alakalı. Ne dersiniz, bir parça hokus pokus işinden çıkıp entellektüel bir gezi yapalım mı OMNİLOJİ bilimine doğru?

 

Omnik yaradılış destanı MEDİCORUM ASSENTOS, cennetin ve yerin yaradılışında başlangıçta, 7 gezegenin başkanları olarak 7 ruh vardı (melek), bunların her biri evrende 354 yıl dört ay sırayla hüküm sürdü- yani hüküm sürmek ne demek?

Kendi enerji kanunlarını icra ettiler. Şöyle düşünün, büyük bir ışık kaynağı var dünyayı aydınlatıyor ama rengi kırmızı ve her şey kırmızı gibi geliyor insana, her defasında dünya farklı bir enerji modeli ile karşılaşıyor ve her bir enerji etkisi altında insanlar farklı şeyler öğrendi.

 

İlk güç – melek – yıldız etkisi Satürn meleğinin adı ORİFEL, yaradılışta onunla başlamış, 354 yıl dört ay hüküm sürdü, mart ayının ilk günü yani 1 mart – yaradılış tarihi. METAFİZİK takvim 1 martta başlar. Bu dönemde insanlar son derece kaba çirkin saldırgan cahil ve aptaldılar.

 

Bu davranışlarından dolayı çöllerde mağaralarda yaşadılar. Ondan sonra ikinci devre başladı VENÜS gezegeninin etkisi ruhu-meleği ANAEL, o da hükmünü aynı süre sürdürdü. Onun döneminde medeniyet başlamaya başladı, insanlar evler inşa ettiler, dokuma eğirme gibi sanatlar öğrendiler. Onun döneminde bolluk vardı, insanlar eğlenceye çok düşkün oldular, aşırıya kaçtılar, Tanrıyı unuttular, şükür etmeyi bıraktılar.

 

Ondan sonraki devre JUPİTER dönemi ruhu meleği ZACHARİEL 1063 yılına kadar dünyayı o yönetti, erkekler avlanmaya başladılar, meleği Zachariel idi. Giyim kuşama önem vermeye başladılar. O dönemde ENOK gibi Tanrının adamları ortaya çıktı – Tanrının adı ile işler yapmaya başladı. Bu arada ENOK, İdris peygamber olarak anılır. Bu dönemde yasalarla bağlandı insanlar.

 

Sonra MERKÜR dönemi başladı melek ruhu RAPHAEL idi, bu dönemde yazı ve sanat keşfedildi, müzik başladı, ticaret ve borsa başladı, icatlar başladı, denizcilik başladı.

 

Sonra MARS yönetimi hükmü başladı meleği SAMAEL idi, o da aynı süre hüküm sürdü. Bu dönem büyük savaşlar dönemi oldu, büyük liderler askerler imparatorlar büyük savaşlar verdi. Monarşinin hükmü başladı.

 

Dünyanın 6. Dönemi GABRİEL ile başladı o da aynı süre hüküm sürdü, bu melek hem AY hem de MARS idi, bu dönemde erkekler çoğaldı, büyük kentler kuruldu.

 

Sonra sıra GÜNEŞ meleği olan MİCHAEL’e geldi ve onun gücü Müslümanlar içindi. Onun döneminde sanat- el sanatları astronomi matematik maji başladı ve gelişti, zeka ve akıl gelişti, filozofi gelişti, politika başladı.

 

Sonra melek ORİFİEL dönemi başladı, o da aynı süre dünyayı yönetti, SATÜRN meleği idi ve böylece başa döndük.

 

Bu kısa METAFİZİK tarihten şunu anlamanız gerekmektedir; kuzeye giden gemide güneye doğru koşmanız sizi bir yere götürmez, merkez kuvvet – ana kuvvet dünyanın halini gidişatını belirler.

 

Şu anda hangi melek yönetiyor?

525 yılında en son GABRİEL etkisi var, şimdi siz bunun üzerine 354 yıl koyun ve sıradakini bulun Şimdi söyleyin bakalım şu anda hakim güç kimmiş?

ORFİEL yani MARS, bütün pozisyonumuzu buna göre almalıyız. Mars – yani savaşlar yıkımlar dönemi yani zamanın ruhu – Mars’ın ruhu- yani yedili bir döngü içinde yaşıyor dünya. Şimdi en baştaki döneme dönmüş durumdayız.

Mars- savaş-yıkımlar, işte bunu simule edin, indirgeyin ve insanların içlerindeki ruhun ne halde olduğunu görün. Rekabet-yıkım-acımasızlık aldatma cahillik saldırganlık, bilin yani hangi zamanda yaşadığınızı.

 

Şimdi yeniden demonlar olayına dönelim.

 

Matematik ve geometri ya da gematria ilginç bir sistem, 72 noktayı nizami bir şekilde sekizer adet bir hattın üzerine yerleştirmenin tek yolu, noktaların birini hepsinin geçiş alanına koymak. 8×9 72 yani kutsal sayımız neymiş, dokuz.

Her hat üzerinde dokuz noktamız var ve biri hepsinin merkezini oluşturuyor, bu bize katmanları veriyor. Yani METAFİZİK enerji alanlarının yönlerle ilgisini buluyoruz böylece. Başka ne var… sizlere en başından öğrettiğim bir değer, bu evren ne evrenidir ve her şey neyi ile muhkemdir?

 

Dualite. Yani neymiş, negatif kuvvetler ve pozitif kuvvetler var yani 72 demona karşılık 72 melek vazifeli. Melekler pozitif kuvvet demonlar negatif kuvvet. Şimdi yine ezoterik kainat bilginin temeline inelim ne demiştik, Tanrı katından inen bilgi ya da enerji yasalara boyun eğerek o yasanın modelini alır, kabın şeklini almak gibi yani dualite evreninin dışında kalan melek kuvveti melektir ama dualite evrenine indiğinden neyi ortadan kalkar?

 

Tekilliği yani dualite evreni onun tekil olmasını engeller, enerji indiği anda ayrışır, pozitif ve negatif hale gelir. Yani neymiş, demon ve melekler aynı enerjinin aynı modelin ayrışmış yüzüdür. Demek ki doğaya esir hale gelmiş olan, doğa dediğimiz kainatın kendisi, 72 temel kuvvet vardır -hem de iki haliyle.

 

Yine ezoterik bilgilere göre melek kuvveti dediğimiz şey, kozmik alanın tamamında etkenken buna dünya dahil, negatif unsurlar atmosferin içinde kalmaya mahkum olmuş. Bu durumda – keşfedilmeyi bekleyen 72 kuvvet vardı ve biz onlardan kaçını keşfedebildik bugüne kadar;

 

1) Kütle çekimi ( Bael)

2) Manyetik alan

 

Başka yok. Demek ki neymiş, geride keşfedilmeyi bekleyen 70 kozmik kuvvet kalıyor ama aslında 69, neden çünkü kütle çekimi bütün yönlerde aynı şekilde bütün kuvvetlere hükmediyor yani çıkış noktamız kütle çekimi yer çekimi oradan yukarıya doğru.

 

Şimdi size esoterik güçlerle ilgili bir delil ortaya koyacağım, içinde canı ve ruhu çekilen her şey yere düşer, Bael onu kendine alır. Başka nedir Bael ateş yani ateş nedir – tetikleyici bağlayıcı kuvvettir, dönüştürücü harekete geçirici kuvvet.

Bir şeyin yapısını bozmak için, moleküler yapısını, elektronlarını hızlandırmak için ateşe tutarlar yani neymiş tutku. Şimdi size garip bir insan psikolojisinden bahsedelim, bizi kızdıran öfkelendiren sinirlendiren insanlar ve durumlar vardır, onlar olmasa sonsuz bir dinginlik içinde yaşardık.

 

İşte onlar vazifeli, içimizdeki ateşi yakmak için birer vesile. Gerçekte bu bilimin adı OMNİLOJİ bilimidir, doğanın gizil kuvvetleri yani Omni bilime göre taş da – toprak da canlıdır, birer bilinçli zeki varlıklardır. İletişim halindedirler ve ruhları vardır, bilinçleri vardır, perdelerden biri de budur yani insan bunların farkına varamayacak kadar bir perde ile algısı kapanmıştır ama o algı açılır.

Süleyman’a verilen bilgi OMNİLOJİ bilgisiydi. Elbette olayların akışı efsaneleşti, bilim – efsane haline geldi. Agarta ve Atlantislilerin sahip olduğu bir bilgidir OMNİLOJİ bilgisi.

 

Şimdi toparlarsak şunları göreceğiz, gezegenler var bu gezegenlerin dünyaya etkisi var, sizce bu etkiyi nasıl sağlıyorlar? Kuantum mekaniğinde bir adı var, kuantum dolanıklığı, ikiz elektronlar paradoksu yani bir elektrona yüklenen bilgi anında mesafe olmaksızın, bir diğerine de yükleniyor yani gezegenlerle iletişimimizi o gezegenlerin üzerindeki elementlerin bizdeki elementlerle iletişimi ile oluyor.

 

Mesela insan bedenindeki demir elementi ile, marstaki demir elementi iletişim yapıyor ve bilgi aktarımı yapıyor. Bu mühürler neden var yani çizince bunları ne oluyor, ne anlamı ne etkisi var bunların? Sorunun cevabı şu; bu mühürleri çizerken ve aynı zamanda zikirlerini yaparken, kendi içinizdeki ve etrafınızdaki ilgili elementlere bilgi yüklüyorsunuz ve bu bilgi ilgili gezegene iletiliyor yani – adres yazmak gibi.

 

İşte boyutlar arası iletişim bu şekilde oluyor. Çizerken elinin yaptığı hareketler ve sözler, işin sırrı bu; ilgili elemente bilgi yüklemek yani diyorsunuz ki bana şans getir örneğin, bu bilgi oraya ulaşıyor ve size şans geliyor çünkü onun işi bu, isteyene vermek.

 

Sadece o bilgi kendisine ulaşsın yeter, hat kurulsun. Örneğin yukarından akan su avucunu her uzatanın avucuna akar seçim yapmaksızın, onun vazifesi bu çukura dolmak, kimin tasını ne amaçla uzattığı önemli değildir. Akan suya kap uzatmak gibi hepsi bu yani hattı bulmak ve hatta girmek için tüm bu bilgiler.

 

Her demon için tarif edilen şeyler onun özelliklerinden biridir – ya da temel özelliğidir. Mesela – felsefe öğreten demon neden felsefe öğretir? Çünkü bunu yazan adam felsefe öğrenmek istemiştir. Başka bir şeyi öğrenmek isteseydi onu öğrenirdi.

 

Burada öğrenmek kavramı nedir onu anlayalım öncelikle; öğrenmek – bir alanı tanımlamaktan ibarettir. Bilgi hep orada bunu nasıl tanımlarsınız ya da geleceğin yapay zekasının alacağı konum gibi, şöyle izah edeyim; bir masanın üzerine demir tozları dökün, ortasına bir mıknatıs koyun.

Demir tozları bir şekilde alacaktır, işte bu şekil bir şeyi öğrenmektir. Mıknatısa bir tane daha ilave edin ya da yerini değiştirin, şablon değişir, yeni bir model oluşur yeni bir şey öğrenmiş olursunuz yani bütün sır kainatta bulunan tüm elementlerin hepsinin bizde de bir miktar bulunmasıdır, anahtar bunlardır.

 

Bu Omni bilim yani ezoterik öğreti, kendimiz ile bu METAFİZİK alan üzerinde bir hattı nasıl kuracağımızı bize öğretir, aynı şarkı söylemek – dans etmek gibi. Kurallarına uygun dans edersen güzel bir görüntü oluşur, kurallarına uygun şarkı söylersen herkes mest olur, kurallarına uygun bir ritüel gerçekleştirirsen hattı kurarsın.

 

 

SÜLEYMAN PEYGAMBER, OĞLUNA MİRAS OLARAK BIRAKTIĞI GİZLİ İLİMLER İLE İLGİLİ KİTABA ŞU SÖZLERLE BAŞLAR;

 

“Ey oğlum Roboam”, şeklinde başlar kitabı yani oğlunun adı Roboam. Bütün bilimlerin, göksel hareketlerin bilgisinden daha faydalı olmadığını görüyorum. Elbette o dönemde ki bilimin durumu düşük.

 

Bu yüce bilgeliğin bana nasıl geldiğini anlayabilmek en yüce varlık tarafından verilen gücü sana anlatabilmek için bu kitabı yazdım. Yani özetle girişi böyle Ars Goetia’nın ve şöyle devam etmiş:

 

“Ağır gölgeli bir ağaç manzarası sonunda yanan bir yıldız şeklinde bir ışık bana gök gürültüsü ile şunları söyledi; Süleyman sana Rab sana bilgi vermeye niyetlidir. İstediğin her şeyi kendisine sormanı emrediyorum. Rabbin sana bilgelik hediye edecek, ben bir meleğim ve doğal olarak gök hazinelerinin bilgisine sahibim ama istersen sen de olacaksın, göksel ve karasal kuvvetler sana tabii olacak.

 

Hz.Süleyman Kudüs’te bir tapınak yapmak için harekete geçmişti. Tapınağın yapımında bir çocuk çalışıyordu ve bu çocuk Süleyman’ın gözdesi bir çocuktur.

 

Bu çocuğa bir iblis musallat oldu. Adı Ronıas idi, günbatımına doğru mekana geldi. Küçük çocuğun yemeğine ve enerjisine ortak olmuştu. Geliyor çocuğun yanına yemeğinin yarısını yiyor sonra da çocuğun parmağını emerek enerjisinin yarısını alıyordu.

 

Çocuk günden güne zayıflıyordu, bu Süleyman‘ın dikkatini çekti ve çocuğa; “çok zayıf kalıyorsun, yediğin sana yetmiyorsa sana iki mislini, ücretin sana yetmiyorsa sana iki mislini vereyim” dedi. “Seni Tanrının tapınağında çalışan herkesten daha fazla seviyorum, derdin nedir?” diye sordu.