TANRININ EVRENDEKİ ELLERİ

30,00

Açıklama

Share this

SUNUŞ:

Biraz felsefe yapacağız. Dört kuvvet dört element konusunu işliyoruz; hava-su-ateş-toprak, bunlar dört temel element, Yunan filozofisinde bunlara arkhe denir.

 

Bu felsefe İslam dünyasına ilk kez El-KINDİ tarafından devşirildi, Anasır-ı Erbaa adı altında, dört unsur şu şekilde sıralanıyor; asıl kök-ırk-asalet.

 

Bu asalet olayı sonradan çok önemli olacak, anlatacağım daha sonra özel olarak.

Antik Yunan felsefesinde her şeyin başı sayılan ilk maddenin su olduğu iddia edilir. Neden? Çünkü su kendiliğinden bir canlıdır.

 

Suyun özel bir madde olduğunu, Thales için de ilk madde SUdur. Ama başka Yunan filozoflarına göre su ilk madde olamaz çünkü bir şekli vardır, ilk maddenin şekilsiz olması gerekmektedir.

Bu filozoflara göre ilk madde ısıdır, sıcak ve soğuk, buna aperıon demiş Yunan filozoflar. Sıcak soğuğu sarmış ve küre şeklinde bir sarmalamadır bu, soğuktan katı ile sıvı ortaya çıkmıştır. Bu teze göre ilk madde hava olmalıdır çünkü hava sudan daha incedir.

 

Heraklios ise ilk maddenin ateş olduğunu söylemiş;  ona göre evren boyunca kan  ateştir ama Empodokles diğer filozofların bu teorilerini birleştirmiştir, dört maddenin hepsi bir arada evrenin ilk temel maddesidir. Bunların hepsinin aynı madde olduğunu, aslında bir arada olduklarını ama etkileşimler ile birbirlerine dönüştüklerini söyler. Bu filozoflar maddeleri sınıflarken ay altı ve ay üstü maddeler olarak ayırmıştır.

Bu düşünceler İslam felsefecilerince devşirildiğinde şunlarla karşılaşıyoruz; El-KINDİ, Yunan’dan gelen filozofi, yani ilk madde teorisi İslam inancı ile örtüşmemektedir çünkü TANRI kainatı yoktan yaratmıştır.

El KINDİ bu yoldan gitmiş ve dört maddeyi ay altı maddeleri olarak değerlendirmiştir. Bu unsurların; sıcak, soğuk, sert yumuşak gibi nitelikleri vardır, hepsinin entropi sorunu vardır, çözünüm. Birbirlerinin zıttı ile ortaya çıkarlar, yani kuru bir şeyin nemlenme potansiyel vardır, entropi bu şekildedir, mesela taş yosunlanır.

 

El Kındı’ye göre ay altı alemin ilk sırasında yukarıdan aşağıya; ateş küresi, onun altında hava küresi, onun altında su küresi, daha sonra toprak küresi vardır ama sonra Farabi gibi bir filozof devreye girer, Farabi bir batınidir aslında, yani metafizikçidir, aynı zamanda panteisttir, yani aklı-fikri-ruhu-maddeyi ve dahi TANRIyı bir araya getirecek bir teorinin peşindedir.

 

Bu yönde ilginç iddiaları vardır, Farabi İhvan-u safa akımının bir adamıdır. Ona göre alem, yani kainat TANRIdan taşma şeklinde ortaya çıkmış bir yapıdır.

Bu taşma kavramını daha sonra inceleyeceğiz, yazın bir kenara.

 

Bu yönde Aristo kainatı TANRInın düşüncesi olarak kabul eder, Farabi bu iki düşünceyi sentezler ve İslam fikri ile uyumlu hale getirmeye çalışır. Yani yoktan var etmek, yani yok nedir, “HİÇ” nedir? İlginç bir mekanizmayı ortaya atar;

 

TANRI kendi varlığını bildiği için salt bilme enerjisi kendiliğinden kainatı yaratmıştır ki bu taşma teorisi ile ilgilidir, buna uyumludur.

 

Tanrı neyi bilir,  ona göre?  Kendi cevherini ama cevher kavramını kısaca ele alalım;

Cevher, içinde daha derin bir potansiyeli kapsayan karışım. Mesela mücevher, kadınların kullandığı malzeme nedir aslında? Artık cevher olmayan, işlenmiş malzeme, potansiyeli ortaya çıkarılmış, tamamlanmış anlamında.

 

Neden maden cevheri denir? O cüruf içinde değerli bir şey taşır. Onu ortaya çıkarmak için cevheri işlerler, nasıl işlerler biliyor musunuz? Çok ilginçtir, Tanrı’ın işleri hikmetlerle doludur. Mesela bir maden ocağından tonlarca toprak çıkarılır, buna dikkat edin, bu toprak eskiden su ile işlenir, çökertilirdi.

 

Yani madenin özgül ağırlığı toprağın kendisinden ağır olduğu için toprak suya karışır gider çamur olur, maden dibe çöker. Sonra kapitalist şerefsizler bu işlemi siyanür ile yapmaya başladı ama batıda hala su ile yapılır, geriye cüruf kalır. Cüruf ocağa götürülür, orada ateşe tabii tutulur.

 

İşte burası ilginç; mesela cürufun içinde 5 farklı maden olsun; bakır-gümüş-altın-kurşun vesaire, kazanda bu cüruf ısıtıldığı zaman her biri birbirinden ayrılır ama burası önemli; her birinin ergime ısısı farklı olduğu için ilk eriyen yağ gibi üste çıkar.

 

Mesela; bakır, onu alırlar kazandan, sonra sırasıyla diğerlerini, bir nizam vardır.

Tanrı kendi cevherini bilir, bu cevherin olayların akışına neler olacağını da bilir. Az evvel anlattım maden konusunda, bu cevher kemal – halinde mevcut olacak birçok hadisenin kaynağı olacağını da bilir.

İşte burada TANRInın yarattıklarına kendi aklı ile nüfuz ettiğini, yani tecelliyat teorisini görürüz;

TANRI kendi yarattıklarının içindedir.

 

Kemal kavramı nedir? Bir şeyin eksiksiz olduğunu anlatan kavramdır. Yani kemalet mükemmel, tamamlanmış olan, işte bu kemal değeri bütün yaratılmış olanın neyidir? Sebebidir.

 

Daha önceki konularda yazmıştım, dışa vurum. Neden yazarız, neden duygulanırız?